Ana içeriğe atla

TOPLUM MEKANİZMASI VE BİREYSELLEŞME

 TOPLUM MEKANİZMASI VE BİREYSELLEŞME                                                                                                   

  Sosyal yaşam içerisinde ilişkilerin tümünde yer alan birey toplum mekanizmasının ana unsurunu oluşturmaktadır. Her bir bireyin gerçek anlamda insan ilişkilerin ve bunlardan doğan iletişim sürecinin tümünde ana faktör olarak yer almaktadır . Toplumun değer yargıları içerisinde yer alan ve yaşamını sürdüren her birey toplumun birer ferdi aynı zamanda ideolojik değer unsurudur . Aynı kültürü paylaşan ve aynı değer yargılarına sahip olanların toplumun temel unsurunu oluştururlar , bu unsurların dışında yer alanlar ise toplumun görmezden geldiği ya da bir dereceye kadar dışladığı kesimi oluşturmakadır . Bu kesimin sayıca az olması , toplum içerisinde ki çoğunluk kısmın reddedilişi ve dışlayıcı tepkisi ile karşı karşıya kalırlar . Böyle bir tepkinin oluşmasını tetikleyen faktörler , DİN , MİLLİYETÇİLİK , PARTİCİLİK olarak karşımıza çıkmaktadır . İlerleyen yıllarda ve değişen dünya sisteminde bu idelojiler popüler kültür unsurunu kendi çıkarları doğrultusunda kullanır ve popüler kultur kavramını yeniden inşa ederler . Toplum mekanizmasının değişimine ve yeniliğine yön veren bir toplumun kendi benlik ve kültürel kimliğinin içerisine hapsettiği aynı zamanda dünyadan kopuk tamamen kendi içerisinde oluşturduğu despotik MİLLİ DEĞERLER , ULUS DEVLET kavramını ortaya çıkartır . Böyle bir toplumun evrensel değerler etrafında birleşebilmesi ve insan değerlere saygı duyması mümkün değildir. Bu nedenden ötürü milli değerlerimizi hiçbir zaman insani değerlerimiz üzerine inşa edemeyiz . Aksi taktirde yeni dünya düzeninde kendimize yer edinmemiz mümkün değildir. Toplum mekanizması popüler kultur içerisinde kendisini sürekli yeniden inşa eder .  Bu inşa sürecinde karşımıza çıkan en önemli etken kapitalist sistemin sunmuş olduğu ve hiçbir zaman durmayan DEĞİŞİM unsurudur . Bu değişim popüler kültür unsuru ile birlikte yaşayan toplum öğeleri , kendi milli benlik ve duygularını beslerken aynı zamanda bunları yozlaştırır ve yavaş yavaş yok ederler . Esasen bu tarih içerisinde yaşanılan olayların 1984 romanında bahsi geçen eski söylemde gerçeklik denetimi  , yeni soylemde çift düşün olgusundan ibarettir . Her birey üretir , ürettiği şeyleri topluma kazandırır , her birey tüketir , tükettiği şeyleri  ya yeniden üretir ya da tamamen yok eder . İşte yenilik ve değişim bir toplumda ancak böyle gerçekleşebilir.

  Dünyada yaşayan her bir bireyin benliğini ve düşünce algısını şekillendiren üç temel unsur bulunmaktadır ; 1- Ekonomik refah , 2 – Aile unsuru , 3- Doğmuş olduğu ülke .  Tüm bu değerler bize bir bireyin seçemeyeceği ve doğuştan sahip olduğu değerleri gösterir . Birey bu değerler içerinde gelişir ve büyür . Ancak tercih konusunda bireyin temel değer değer ve düşünceleriyle çatışırsa , birey bu değerleri reddetmek durumunda kalabilir. Bir toplum içerisinde bu değerleri reddedenler toplumun azınlık kısmını oluşturabileceği gibi çoğunluk kısmını da oluşturabilir . Kimisi bu değerleri kendi içerisinde reddeder , kimisi dışa dönük olarak tepkisini ortaya koyar . Demokratik toplumlarda dışa dönük bireyler her daim çoğunluktadır . Gerçek anlamda her bir  bireyin itirazını ve hukukunu muhafaza edebilen demokratik yönetimler , bu üç temel unsurun çözümü ile birlikte demokratik toplum düzeni kusursuz bir biçimde inşa ederler . Günümüz demokrasileri bu şekilde oluşmuştur .  Refah seviyesinin toplum üzerinde artırılması ancak demokratik değerleri benimsemek ve her bir bireyin düşüncelerini özgürce ifade edebildiği bir toplum yapısıyla mümkündür . Aksi takdirde ne kadar zengin ve refah içerinde yaşarsanız yaşayın , demokratik güçler tarafından sömürgesi haline gelmeniz kaçınılmazdır . Bireyin düşünce algısı milli ve manevi değerleri  popüler kültür unsuru içerisinde yaşamış olduğu ve tüketim kültürü içerisnde tüketmiş olduğu tüketim araçları ile çatışıyorsa o toplumda tam anlamıyla demokratik değerleri oturtabilmeniz ve sürdürebilmeniz mümkün değildir.Bunun için ya  tüketim değerlerinizi kendi manevi ve milli değerleriniz ile uyumlu hale getireceksiniz , ya da manevi ve milli değerlerinizi tüketim kültürünün üzerine inşa edeceksiniz . Bunların ikisini de başaramayan toplumlar kendi yozlaşmış manevi ve milli değerlerini yine kendi elleriyle yozlaştırdığı tüketim toplumu içerisinde inşa ederler . Böyle toplumların gelişimi yeni dünya düzeninde sürdürülemez hale gelir , bu da anti demokratik geri kalmış sömürge milletlerini meydana getirmektedir . Manevi ve milli değerlerinizi mutlak suretle değişen yaşam standardınızın altına inşa etmeli bu değerleri birer basamak olarak kullanmalı , hiçbir zaman mutlak ve değişmez kurallar haline getirmemeli , yaşam standartınızın üzerine inşa ederek mutlak yol olarak bu yolda ilerlememelisiniz . Aksi takdirde yürüdüğünüz yol medeniyetin inşa etmiş olduğu demokratik ve çağdaş değerlerle kesişemeyecek ortak bir paydada bulaşamayacaktır . Böyle toplumlar kendi elleriyle despot yönetimleri inşa ederler , hem de bunun farkına varmadan yaparlar . Ne zamanki tüketmiş olduğu tüketim unsurlarıyla ters düşerse , işte o zaman kendi yaratmış olduğu despotik yönetim tarzına son verirler . Bu demokratik toplumların değişmez birer özelliğidir . Bu süreçte demokratik değerler güç kazanır , despotik değerler güç kaybeder .

   Popüler kültür unsuru , tüketim kültürünün etkisiyle yeniden şekillenir ve o toplumda ki bireylerin düşünce algısını yeniden şekillendirir. Bu durum değişim unsurunun , kapitalist düzende şekil almış halidir . Tüm coğrafyalarda ki yönetimler ve demokrasiler tarih içerinde bu şekilde değişmiştir . Yeni dünya düzeninin inşası bu şekilde olacaktır . Demokratik değerlere sahip çıkanlar yeni dünya düzeninde yeni emperyalıst düzenin kurucuları olarak 1. Yüzyılın yeni sömürgecilik anlayışını finansal olarak inşa edecek ve bunları dünya sisteminin yapıtaşı haline getirecektir . Bu durum soğuk savaş benzeri bir düzen olsa bile , soğuk savaştan farklı olarak , teknolojik imkanlar dahilinde şekillendirilecektir . Önümüzdeki bu süreç bize esasen teknolojinin yeni soğuk savaşın bir silahı olduğunu ortaya koyacaktır . Yeni toplum ve yeni dünya düzeninin oluşumu teknoloji öncülüğünde gerçekleşecektir .

                                                                                                                                 

Yorumlar

European Union Media Studies and Communication Media Studies.

HABER ÇERÇEVELEME | Gazetecilik

HABER ÇERÇEVELEME: KURAM VE TİPOLOJİ  Çerçeveleme kavramının potansiyeli iletişimsel süreçler üzerinde odaklanılmasında yatmaktadır. İletişim durağan olmaktan ziyade , çerçeve kurma ( çerçevelerin nasıl ortaya çıktığı) ve çerçeve belirleme ( medya çerçeveleri ve izleyici eğilimleri arasındaki karşılıklı etkileşim) unsurlarını da kapsayan dinamik bir süreçtir. (Entman,1993) Çerçevelerin; iletici, metin, alıcı ve kültürüde kapsayan çeşitli konumlara sahip olduğunu belirtmektedir. Bu bileşenler farklı aşamalardan oluşan ( Çerçeve kurma, Çerçeveleme belirleme, Çerçevenin bireysel ve toplumsal düzeydeki sonuçları) Çerçeveleme sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. “Çerçeve kurma” haber çerçevelerin yapısal niteliklerini etkileyen faktörlere gönderme yapmaktadır. Çerçeve kurma süreci, gazeteciler ve seçkinler ile sosyal hareketler arasında ki sürekli etkileşim içerisinde yerini almaktadır. “Çerceve belirleme” medya çerçeveleri ile , bireylerin önceki bilgileri ve eğilimleri arasındaki etkil...

Uluslararası Üniversite Sıralamaları ve Türk Üniversitelerinin Durumu

Sıralamalarda Daha Çok Başarılı Olmak İçin Ne Yapmalıyız? Kaliteli üretim • Akademisyen başına üretim • Uluslararasılaşma– Öğrenci sayısı– Sanayi işbirliği • Mezunlarla iletişim…

AVRUPA PARLAMENTOSU VE KONSEY DİREKTİFİ (AB) 2024/1760 | AEA (Avrupa Ekonomik Alanı)

  Sınırda karbon düzenleme mekanizmasını tesis eden 10 Mayıs 2023 tarihli ve (AB) 2023/956 sayılı AVRUPA PARLAMENTOSU VE KONSEY TÜZÜĞÜ (AEA ile ilişkili metin)  Avrupa Birliği Antlaşması'nın (TEU) 2. Maddesinde belirtildiği gibi Birlik, Temel Şart'ta yer alan insan onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı değerleri üzerine kurulmuştur. Avrupa Birliği'nin Hakları ("Şart"). Birliğin kendi oluşumuna ilham veren temel değerlerin yanı sıra insan haklarının evrenselliği ve bölünmezliği ile Birleşmiş Milletler (BM) Şartı ve uluslararası hukuk ilkelerine saygı, Birliğin uluslararası alanda eylemine rehberlik etmelidir. sahne. Bu eylem, gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir ekonomik, sosyal ve çevresel kalkınmasını teşvik etmeyi içerir.Küresel değer zincirleri ve özellikle kritik hammadde değer zincirleri, doğal veya insan yapımı tehlikelerin zararlı etkilerinden etkilenmektedir. Kritik değer zincirlerine yönelik risk ...