Ana içeriğe atla

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

 

 İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ                                                                                                      

 

 İklim sistemi için önemli olan doğal etmenlerin başında sera etkisi gelmektedir. Bitki seraları kısa dalgalı güneş ışınımlarını geçirmekte, buna karşılık uzun dalgalı yer (termik) ışınımının büyük bölümünün kaçmasına engel olmaktadır. Sera içinde tutulan termik ışınım seranın ısınmasını sağlayarak, hassas ya da ticari değeri bulunan bitkiler için uygun bir yetişme ortamı oluşturmaktadır. Atmosfer de benzer bir davranış sergilemektedir. Sera etkisi sadeleştirilerek açıklanabilir: Bulutsuz ve açık bir havada, kısa dalgalı güneş ışınımının önemli bir bölümü atmosferi geçerek yeryüzüne ulaşır ve orada emilir. Ancak, Yerküre’nin sıcak yüzeyinden salınan uzun dalgalı yer ışınımının bir bölümü, uzaya kaçmadan önce atmosferin yukarı seviyelerinde bulunan çok sayıdaki ışınımsal olarak etkin eser gazlar (sera gazları) tarafından emilir ve sonra tekrar salınır. Doğal sera gazlarının en önemlileri, başta en büyük katkıyı sağlayan su buharı (H2O) olmak üzere, karbondioksit (CO2), metan (CH4), diazotmonoksit (N2O) ve troposfer ile stratosferde (troposferin üzerindeki atmosfer bölümü) bulunan ozon (O3) gazlarıdır. Ortalama koşullarda, uzaya kaçan uzun dalgalı yer ışınımı gelen Güneş ışınımı ile dengede olduğu için, Yerküre/atmosfer birleşik sistemi, sera gazlarının bulunmadığı bir ortamda olabileceğinden daha sıcak olacaktır. Atmosferdeki gazların gelen Güneş ışınımına karşı geçirgen, buna karşılık geri salınan uzun dalgalı yer ışınımına karşı çok daha az geçirgen olması nedeniyle Yerküre’nin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini düzenleyen bu doğal süreç sera etkisi olarak adlandırılmaktadır (Şekil 1). Ortalama koşullarda, Yerküre/atmosfer sistemine giren kısa dalgalı güneş enerjisi ile geri salınan uzun dalgalı yer ışınımı dengededir. Güneş ışınımı ile yer ışınımı arasındaki bu dengeyi ya Türkeş, M., Sümer, U. M. ve Çetiner, G. 2000. ‘Küresel iklim değişikliği ve olası etkileri’, Çevre Bakanlığı, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Seminer Notları, 7-24, ÇKÖK Gn. Md., Ankara. 4 da enerjinin atmosferdeki ve atmosfer ile kara ve deniz arasındaki dağılışını değiştiren herhangi bir etmen, iklimi de etkileyebilir. Yerküre/atmosfer sisteminin enerji dengesindeki herhangi bir değişiklik ışınımsal zorlama olarak adlandırılmaktadır.

  3.2. Sera Gazı Birikimlerindeki Değişimlerin Boyutları Atmosferdeki antropojen (insan kaynaklı) sera gazı birikimlerinde sanayi devriminden beri gözlenen artış sürmektedir (Çizelge 1). CO2, CH4 ve N2O birikimleri, yaklaşık 1750 yılından beri, sırasıyla % 30, % 145 ve % 15 oranlarında artmıştır. CO2 emisyonlarındaki (salımlarındaki) insan kaynaklı artışların şimdiki hızıyla sürdürülmesi durumunda, sanayi öncesi dönemde yaklaşık 280 ppmv, 1994’de 358 ppmv olan CO2 birikiminin 21. yüzyılın sonuna kadar 500 ppmv’ye ulaşacağı öngörülmektedir (IPCC, 1996a). Sera gazı birikimlerindeki bu artışlar, Yerküre'nin uzun dalgalı ışınım yoluyla soğuma etkinliğini zayıflatarak, Yerküre'yi daha fazla ısıtma eğilimindeki bir pozitif ışınımsal zorlamanın oluşmasını sağlamaktadır. Yer/atmosfer sisteminin enerji dengesine yapılan bu pozitif katkı, artan ya da kuvvetlenen sera etkisi olarak adlandırılır. Bu ise, Yerküre atmosferindeki doğal sera gazları (H2O, CO2, CH4, N2O ve O3) yardımıyla yüz milyonlarca yıldan beri çalışmakta olan bir etkinin, bir başka sözle doğal sera etkisinin kuvvetlenmesi anlamını taşımaktadır. Artan sera etkisinden kaynaklanabilecek bir küresel ısınmanın büyüklüğü, her sera gazının birikimindeki artışın boyutuna, bu gazların ışınımsal özelliklerine, atmosferik yaşam sürelerine ve atmosferdeki varlıkları sürmekte olan öteki sera gazlarının birikimlerine bağlıdır.

3.3. Sülfat Parçacıklarının Küresel İklim Üzerindeki Etkileri Troposferdeki insan kaynaklı aerosoller (uçucu küçük parçacıklar) ve özellikle fosil yakıtların yanmasından çıkan kükürtdioksit (SO2) kaynaklı sülfat parçacıkları, Güneş ışınımını yeryüzüne ulaşmadan tutar ve uzaya yansıtır. Uçucu parçacık birikimlerindeki değişiklikler, bulut tutarını ve bulutun yansıtma özelliğini değiştirebilir. Genel olarak, troposferdeki parçacıklarda gözlenen artışlar, iklimi soğutma eğilimindeki bir negatif ışınımsal zorlama oluştururlar. Sera gazlarının yaşam süreleri on yıllardan yüzyıllara değişmekte (Çizelge 1), buna karşılık uçucu parçacıkların yaşam süreleri birkaç gün ile birkaç hafta arasında kalmaktadır. Bu yüzden onların atmosferdeki birikimleri, salımlardaki değişikliklere çok daha hızlı bir biçimde yanıt verebilmektedir. Öte yandan, volkanik etkinlikler sonucunda salınan kül parçacıkları da, yeryüzünün ve troposferin soğumasına neden olabilmektedir.

 3.4. Güneş Işınımındaki Değişiklikler Güneş enerjisindeki doğrudan değişiklikler, oldukça iyi bilinen 11 yıllık döngülerle ve daha uzun süreli değişimlerle gerçekleşmektedir. 11 yıllık güneş döngülerindeki değişimlerin katkısının, % 0.1 gibi küçük bir oranda olduğu öngörülmektedir. Yerküre'nin ekseninde on yıllardan bin yıllara değişen bir zaman ölçeğinde gerçekleşen yavaş değişim ise, Güneş ışınımının zamansal (mevsimlik) ve kuşaksal (enlemler boyunca) değişikliklerini yine uzun bir zaman ölçeğinde yönlendirir. Sözü edilen bu değişiklikler, Kuvaterner’deki buzul çağlarında olduğu gibi, Yerküre'nin jeolojik geçmişindeki iklim değişimlerinin oluşmasında ve kontrolünde önemli bir görev üstlenmiştir.

 


4.3. Son Yıllardaki Isınmaya El Niño’nun Katkısı Oldu mu? Bazı yıllarda kesintiye uğramakla birlikte, 1990’larda başlayan ve 1998’in ilk yarısında da etkili olan ısrarlı El Niño (sıcak) olayı, tropikal orta ve doğu Pasifik Okyanusu’nda deniz yüzeyi sıcaklıklarının normalden 2-5 C° daha yüksek olmasına neden olmuştur. 1998’in ilk yarısında etkili olan kuvvetli El Niño olayı döneminde, tropikal orta ve doğu Pasifik’in yanı sıra, Hint Okyanusu’nun batı ve orta bölümlerinde de beklenmedik düzeyde bir ısınma kaydedilmiştir. 1998 yılının ilk yarısında ekvatoral doğu Pasifik’te normalden 2-5 C° daha sıcak olan deniz yüzeyi sıcaklığı, La Niña’nın etkili olmaya başlamasıyla yılın sonunda normaline göre 1-2 C° soğumuştur. 1998’de küresel iklim sistemi Güneyli Salınım’ın hem sıcak (El Niño) hem de soğuk (La Niña) uç olaylarından etkilenmiştir. Buna karşın, El Niño olayı, bundan önceki küresel rekor yılı olan 1997’de olduğu gibi, 1998’de de küresel rekor ısınmaya katkıda bulunan ana etmen olarak kabul edilmektedir (WMO, 1999).

 4.4. Küresel Isınma Alanda ve Zamanda Farklılık Gösteriyor mu? Gerçekte, küresel ortalama yüzey sıcaklığında gözlenen ısınma eğilimi, dünya üzerinde eşit bir coğrafi dağılış göstermemiştir; bölgesel farklılıklar belirgindir. Uzun süreli ısınma eğilimi, 40 °K ve 70 °K enlemleri arasındaki anakaralarda en fazladır. Buna karşılık, Atlas Okyanusu'nun kuzeyinde, Doğu Akdeniz ve Karadeniz havzaları ile Türkiye’de, özellikle son 20 yıllık dönemde, ortalama yüzey sıcaklıklarında bir soğuma eğilimi egemen olmuştur (Türkeş, 1995a; Türkeş ve arkadaşları, 1995; UKMO, 1995; Kadıoğlu, 1997). Atlas Okyanusu'nun kuzeyi ile Doğu Akdeniz ve Karadeniz havzalarında gözlenen bu bölgesel soğumanın, genel olarak bu bölgeler üzerindeki uçucu parçacık birikimindeki artışla ilişkili olabileceği öngörülmektedir. Bu bölgeler üzerindeki parcacık yoğunluğunun 21. yüzyılda da süreceği, ancak uzun dönemde artan sera etkisinin sıcaklıklar üzerindeki pozitif katkısının sülfat parçacıklarının negatif katkısını bastıracağı öngörülmektedir (UKMO, 1995). Bu yüzden, Türkiye ile bu bölgelerin de gelecek yüzyılda ısınacağı, ama bu ısınmanın öteki bölgelere göre daha az olacağı beklenmektedir. Bunun dışında, son 35-40 yıllık dönemde çoğunlukla dünyanın büyük kentlerinde olduğu gibi, Türkiye'de de, özellikle hava kirliliğinin, hızlı nüfus artışının ve yoğun bir yapılaşmanın yaşandığı büyük kentlerde, genel olarak gece sıcaklıklarında bir ısınma, gündüz sıcaklıklarında bir soğuma ve günlük sıcaklık genişliğinde ise bir azalma eğilimi gözlenmektedir (Türkeş ve arkadaşları, 1996; Karaca ve arkadaşları, 1995; Erlat, 1999). Bu eğilimler, özellikle bulutluluğun az olduğu sıcak ve kurak yaz mevsiminde belirgindir.

 4.7. Deniz ve Kıta Buzullarında Değişiklik Oldu mu? Deniz buzları, kışın kuzey kutup bölgesinde yaklaşık 15 milyon km2 ’lik bir alanı; erime mevsimi olan yaz sonunda ise, yaklaşık 7 milyon km2 ’lik bir alanı kaplamaktadır (Parkinson ve arkadaşları, 2000). Bu geniş buz örtüsü, rüzgarlar, akıntılar ve dalgalarla birlikte hareket eder. Bu sırada, okyanus ve atmosfer arasındaki ısı değişimini sınırlandırır; üzerine düşen Güneş ışınımının çoğunu uzaya geri yansıtır; soğuk ve göreli olarak tatlı su kütlesini ekvatora taşır ve etkileri dünya ölçeğinde hissedilmek üzere altında bulunan okyanus sularını etkiler. Bu yüzden, buz örtüsü, iklim sistemini bütünleyen temel bileşenlerden biri olarak değerlendirilmelidir. 1978’den beri sürdürülmekte olan uydu gözlemleri, Arktik deniz buzunun alansal yayılışında her 10 yılda ortalama % 2.7 oranında bir azalma olduğunu göstermiştir (Parkinson ve arkadaşları, 2000). 1998 yılına kadar olan dönemdeki en büyük azalma oranı, Okhotsk ve Japon denizleri ile Kara ve Barents denizlerinde oluşmuştur. Aynı dönemde, Bering Denizi’nde ise, deniz buzunun kapladığı alanda bir artış gözlenmiştir. Kuzey yarım kürede Alpin dağ buzullarında da, hem alansal (buzulların geri çekilmesi) hem de hacimsel bir azalmanın varlığı, geçen yüzyılın başından beri sürmektedir. Deniz buzunun oluşum mevsimlerindeki kısalma ve daha az deniz buzulu örtüsüne yönelik eğilimlerin sürmesi durumunda, bunun hem polar ve belki de küresel iklime, hem de ender ve hassas Arktik bitki ve hayvan türlerinin yaşam tarzları ve yaşamlarını sürdürebilmeleri üzerinde önemli etkileri olabilecektir. Küresel ısınma, Arktik deniz buzundaki alansal azalmaya neden olan Türkeş, M., Sümer, U. M. ve Çetiner, G. 2000. ‘Küresel iklim değişikliği ve olası etkileri’, Çevre Bakanlığı, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Seminer Notları, 7-24, ÇKÖK Gn. Md., Ankara. 10 temel etmenlerden birisi olarak kabul edilmektedir. Bu yüzden, küresel ısınma sürdükçe, Arktik deniz buzu örtüsünün daha da geri çekilmesi ve daralması beklenmelidir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Deniz Kuvvetleri nükleer deniz altılarının elde ettiği ‘sonar’ verilerine göre, Arktik (Kuzey Buz) Denizi’ndeki deniz buzlarının kalınlıklarında da, geçen 20-30 yıllık dönemde belirgin bir azalma olmuştur. Gözlenen incelme yaklaşık 2 m ile 3 m arasında değişmektedir. Deniz buzu örtüsündeki incelme, Kuzey Buz Denizi’nin Avrasya yönündeki doğu bölümünde, Alaska ve Kanada takımadaları yönündeki batı bölümünden daha fazladır. Arktik buzul örtüsünün (deniz buzu ve buzul kalkanı) coğrafi yayılışındaki ve kalınlığındaki azalmanın, deniz seviyesinin yükselmesi, genel okyanus ve atmosfer dolaşımının değişmesi, vb. gibi insan yaşamını, ekolojik ortamı ve iklim sistemini doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyebilecek başka birincil ve ikincil etmenlere de neden olabileceği beklenmelidir.

4.9. Meteorolojik ve Hidrolojik Doğal Afetlerde Değişiklik Gözlendi mi? Küresel ısınmanın etkileri, buzulların erimesi, deniz seviyesi yükselmesi, iklim kuşaklarının kayması gibi değişikliklerle sınırlı değildir. Küresel ısınmanın sürmesi durumunda, aşırı hava olayları (şiddetli fırtınalar, kuvvetli yağışlar ve fırtına kabarmaları) gibi meteorolojik, bu olaylara bağlı olarak oluşan taşkınlar ve seller gibi hidrolojik ve uzun süreli kuraklık olayları ve çölleşme süreçleri gibi klimatolojik kökenli doğal afetlerin şiddetinde, sıklığında ve etkinlik alanında önemli artışların olabileceği beklenmektedir. Türkeş, M., Sümer, U. M. ve Çetiner, G. 2000. ‘Küresel iklim değişikliği ve olası etkileri’, Çevre Bakanlığı, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Seminer Notları, 7-24, ÇKÖK Gn. Md., Ankara. 11 Küresel sıcaklıklarda, özellikle 1980’lerden başlayarak belirginleşen ısınmaya koşut olarak, 1980’lerde ve özellikle 1990’lı yıllarda doğal afetlerin daha sık oluştuğu ve daha etkili olduğu dikkat çekmektedir. Artık günümüzde, giderek daha çok sayıda iklim bilimci, doğal afetlerdeki bu belirgin artışı, insan kaynaklı sera gazlarının atmosfere salınması sonucunda kuvvetlenen sera etkisine (küresel ısınmaya) bağlamaktadır. 1998 yılı aşırı hava olayları ve iklim ilişkili doğal afetler açısından özel bir yere sahiptir. 1998 yılı, yaklaşık 140 yıllık aletli küresel sıcaklık kaydının en sıcak yılı olmasının yanı sıra, bu yılda daha önce hiç görülmediği kadar çok sayıda ve etkili doğal afet oluşmuştur: 240 kuvvetli fırtına, 170 taşkın ve 190 orman yangını, çok sayıda şiddetli kuraklık olayı, sıcak ve soğuk hava dalgaları, bunlara örnek olarak verilebilir. Tüm bu afetler dikkate alındığında, 1998 yılında, doğal afetler açısından da (olumsuz) bir rekor kırıldığı söylenebilir. Bu noktada, konunun bir başka ve yeni boyutunun sigortacılık olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Doğal afetlerde gözlenen bu dikkat çekici ve insani boyutları açısından üzücü artış ile gelecekte küresel ısınmaya bağlı artma olasılığı ya da artan risk potansiyeli, bu tip afetlere karşı sigortacılık için yeni bir hizmet alanı ve giderek artabilecek olan bir istem doğurmaktadır. 1998 Yılındaki Yıkıcı Doğal Afetlerden Seçmeler (Türkeş, 1998c; Türkeş, 1999; Rees,1999): 4-10 Ocak 1998, Kanada/ABD: Yıl, Kanada sigortacılık sektörü için rekor düzeyde bir kayıpla başlamıştır. Kanada’nın doğusunda birkaç gün etkili olan bir buz fırtınası (çok soğuk ve fırtınalı havayla birlikte donan yağmur, buzlanma, vb.), 10 cm kalınlığa ulaşan bir buz tabakasının oluşmasına neden oldu. Bu, sigortacılık açısından Kanada tarihinin en pahalı afeti olarak değerlendirilmiştir. Bu afet sırasında, ABD’de de başta enerji sistemleri gelmek üzere, önemli hasarlar oluşmuştur. 15-16 Mayıs 1998, ABD: Minneapolis yöresinde oluşan bir dolu fırtınası (çoğunlukla soğuk cepheler ve kararsız kümülonimbüs bulutlarınca oluşturulur), birçok aracın zarar görmesine, yerleşim alanlarının ve sanayi kuruluşlarının çok büyük hasarlara uğramasına neden oldu. Aradan aylar geçtikten sonra bile, bu afetin oluşturduğu hasarın tam bir bilançosu doğru bir biçimde çıkarılamamıştır. Bu dolu afeti, ABD’denin sigortacılık tarihinin o güne kadarki en pahalı afet olayı olarak değerlendirilmiştir. Mayıs (21 Mayıs) 1998, Batı Karadeniz, Türkiye: Mayıs 1998’de, Doğu Akdeniz Havzası’nda ve Karadeniz Havzası’nda etkili olan, cephesel orta enlem ve Akdeniz alçak basınçları, birlikte özellikle Türkiye üzerinde şiddetli yağışlara neden oldu. Mayıs ayı boyunca, Türkiye’nin batı ve kuzey bölgelerinde hemen her gün, sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlar kaydedildi. Özellikle Mayıs ortasında, Orta Akdeniz Havzası’nda ve Balkanlar-Karadeniz Havzası’nda iki yeni cephesel fırtına (alçak basınç) etkili oldu. Bu birleşik alçak basınç sistemi, 19 Mayıstan başlayarak Ege Bölgesi’nde (Aydın ve İzmir) daha şiddetli olmak üzere, Türkiye’nin büyük bir bölümünde, sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışların oluşmasına neden oldu. Bu şiddetli ve sürekli yağışlar sonucunda, 21 Mayıs’ta Türkiye’nin Batı Karadeniz Bölümü’nde çok etkili taşkın ve sel olayları oluştu. Can ve büyük mal kayıplarına neden olan taşkınlar, özellikle Zonguldak, Bartın, Karabük ve Bolu’da etkili oldu. Hükümet, Batı Karadeniz Bölümü’ndeki taşkın olaylarında, yaklaşık 20 kişinin hayatını kaybettiğini ve taşkınların neden olduğu toplam hasarın yaklaşık 1 milyar ABD $ olduğunu açıkladı. Mayıs ve Eylül 1998, Çin: Yang-Çe Nehri boyunca çok geniş alanlar, aylarca taşkın suları altında kaldı. 10 milyon insan afet bölgesinden uzaklaştırılmış olmasına ve etkin koruma önlemlerine karşın, bölgedeki hasarlar afet boyutlarına ulaştı. Bu taşkın afeti, sigorta şirketlerinin Çin Halk Cumhuriyeti’nde bir doğal afet hasarının maliyetini önemli ölçüde karşıladığı ilk olaydı. Türkeş, M., Sümer, U. M. ve Çetiner, G. 2000. ‘Küresel iklim

 

 Küresel ısınmayı önlemeye yönelik iklim ve çevre dostu politikalar ve önlemler, özetle: ● Tüm sektörlerde enerji verimliliğinin ve tasarrufunun arttırılmasını; ● Yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının (hidrolik, güneş, rüzgar, jeotermal, biyokütle, vb.) birincil enerji kaynakları içindeki payının arttırılmasını; ● Fosil yakıt yakma teknolojilerinin iyileştirilmesi ile birleşik ısı ve güç santrallerinin yaygınlaştırılmasını; ● Daha az CO2 salan yakıtlara dönüşümü; ● Ulaştırma ve kent içi trafik sistemlerinin, motorlu taşıtların daha az yakıt tüketmelerini sağlayabilecek biçimde düzenlenmesini; ve, ● Kent içinde raylı toplu taşımacılığın, şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığında demiryollarının ve denizyollarının önemsenmesini ve uygulanmasını içermelidir (Türkeş, 1997b).

 

8. KAYNAKLAR CRU/UEA. 1999. http://www.cru.uea.uk., Climatic Research Unit, University of East Anglia, UK. ECSN. 1995. Climate of Europe: Recent Variation, Present State and Future Prospects, European Climate Support Network (ECSN), Nijkerk (the Netherlands). Erlat, E. 1999. ‘İzmir’de maksimum sıcaklıklar ve sıcak dalgaları’, Ege Coğrafya Dergisi, 10, 125- 148, İzmir. IPCC. 1992. Climate Change 1992. The Supplementary Report to the IPCC Scientific Assessment, Intergovernmental Panel on Climate Change, WMO/UNEP. Cambridge University Press, New York. IPCC. 1996a. Climate Change 1995, The Science of Climate Change. Contribution of Working Group I to the Second Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, Houghton J, T., et al., eds., WMO/UNEP. Cambridge University Press, New York. IPCC. 1996b. Climate Change 1995, Impacts, Adaptations and Mitigation of Climate Change: Scientific-Technical Analyses. Contribution of Working Group II to the Second Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, Watson R, T., et al., eds., WMO/UNEP. Cambridge University Press, New York. Kadıoğlu, M. 1997. ‘Trends in surface air temperature data over Turkey’, Int. J. Climatol, 17, 511-520. Karaca, M., Tayanç, M. and Toros, H. 1995. ‘Effects of Urbanization on Climate of İstanbul and Ankara,’ Atmos. Environ., 29, 3411-3421. OB. 1999. Arazi Kullanımı Değişikliği ve Ormancılık Raporu, DPT Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, İklim Değişikliği ÖİK Çalışmaları için hazırlanmıştır (yayınlanmamış çalışma), Orman Bakanlığı (OB), Ankara. Parkinson, C. L., Rothrock, D. A. and Scambos, T. 2000. Climate Change in the Arctic and Antarctic: The Latest Observational Evidence on Changes in Sea Ice and Ice Shelves, US Global Change Research Program Seminar Series, February 28, 2000, Washington DC. Rees, J. 1999. ‘Insuring risk: a losing proposition’, Climate Change, special edition General Anzeiger, 5th World Climate Summit, Bonn, 12-13. Türkeş, M. 1994. ‘Artan sera etkisinin Türkiye üzerindeki etkileri’, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, 321, 71, Ankara. Türkeş, M. 1995a, ‘Türkiye'de yıllık ortalama hava sıcaklıklarındaki değişimlerin ve eğilimlerin iklim değişikliği açısından analizi’, Çevre ve Mühendis, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası yayın organı, 9, 9-15, Ankara. Türkeş, M. 1995b. ‘Toronto 1988'den Berlin 1995'e İklim Değişikliği Sözleşmesi’, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, 331, 46-49, Ankara. Türkeş, M., Sümer, U. M. ve Çetiner, G. 2000. ‘Küresel iklim değişikliği ve olası etkileri’, Çevre Bakanlığı, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Seminer Notları, 7-24, ÇKÖK Gn. Md., Ankara. 17 Türkeş, M., Sümer, U. M. and Kılıç, G. 1995, ‘Variations and trends in annual mean air temperatures in Turkey with respect to climatic variability’, Int. J. Climatol., 15, 557-569. Türkeş, M., Sümer, U. M. and Kılıç, G. 1996, ‘Observed changes in maximum and minimum temperatures in Turkey’, Int. J. Climatol., 16, 463-477. Türkeş, M. 1996a. ‘Spatial and temporal analysis of annual rainfall variations in Turkey’, Int. J. Climatol., 16, 1057-1076. Türkeş, M. 1996b. ‘Meteorological drought in Turkey: A historical perspective, 1930-1993’, Drought Network News, University of Nebraska, 8, 17-21. Türkeş, M. 1997a. ‘Hava ve iklim kavramları üzerine’, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, 355, 36-37, Ankara. Türkeş, M. 1997b. ‘Sürdürülebilir enerji, iklim değişikliği ve insan’, Çevre ve Mühendis, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası yayın organı, 14, 11-17, Ankara. Türkeş, M. 1998a. ‘Influence of geopotential heights, cyclone frequency and Southern Oscillation on rainfall variations in Turkey’, Int. J. Climatol., 18, 649-680. Türkeş, M. 1998b. ‘İklimsel değişebilirlik açısından Türkiye’de çölleşmeye eğilimli alanlar’, DMİ/İTÜ II. Hidrometeoroloji Sempozyumu Bildiri Kitabı, 45-57, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara. Türkeş, M. 1998c. ‘A Preliminary Assessment of the Western Black Sea Floods in May 1998, Turkey’, Unpublished Study, July 1998. State Meteorological Service, Ankara. Türkeş, M. 1999. ‘İklim değişikliği ve tropikal fırtınalar’, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, 376, 85, Ankara. Türkeş, M., Sümer, U. M. ve Çetiner, G. 1999a. ‘İklim değişikliğinin bilimsel değerlendirilmesi’, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Seminer Notları (7 Nisan 1999, Ankara), Çevre Bakanlığı, Çevre Kirliliğini Önleme ve Kontrol Genel Müdürlüğü, 52-66, Ankara. Türkeş, M., Sümer, U. M. ve Çetiner, G. 1999b. ‘Kyoto Protokolü’nde Esneklik Mekanizmaları: Ortak Yürütme ve Temiz Kalkınma Mekanizması’, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Seminer Notları (7 Nisan 1999, Ankara), 30-51, Çevre Bakanlığı/ÇKÖK Gn. Md., Ankara. Türkeş, M. 2000. ‘Küresel ısınma: yeni rekorlara doğru’, Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi, 673, 20-21. UKMO. 1995. Modelling Climate Change 1860-2050, Report published coincide with the COP-I to the UN/FCCC, Berlin, March 27 to April 7 1995, UK Meteorological Office, the Hadley Centre for Climate Prediction and Research. UN/FCCC. 1996. Ministerial Declaration, United Nations Framework Convention on Climate Change, Conference of the Parties, Second Session, 8-19 July 1996, Geneva. WHO. 1996. Climate Change and Human Health, McMichael, A. J., et al., eds., An Assessment Prepared by a Task Group on behalf of the World Health Organization (WHO), the World Meteorological Organization (WMO) and the United Nations Environment Programme (UNEP), Geneva. WMO. 1998. WMO Statement on the Status of the Global Climate in 1997, WMO-No. 877, World Meteorological Organization, Geneva. WMO. 1999. WMO Statement on the Status of the Global Climate in 1998, WMO-No. 896, World Meteorological Organization, Geneva.

Yorumlar

European Union Media Studies and Communication Media Studies.

AVRUPA PARLAMENTOSU VE KONSEY DİREKTİFİ (AB) 2024/1760 | AEA (Avrupa Ekonomik Alanı)

  Sınırda karbon düzenleme mekanizmasını tesis eden 10 Mayıs 2023 tarihli ve (AB) 2023/956 sayılı AVRUPA PARLAMENTOSU VE KONSEY TÜZÜĞÜ (AEA ile ilişkili metin)  Avrupa Birliği Antlaşması'nın (TEU) 2. Maddesinde belirtildiği gibi Birlik, Temel Şart'ta yer alan insan onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı değerleri üzerine kurulmuştur. Avrupa Birliği'nin Hakları ("Şart"). Birliğin kendi oluşumuna ilham veren temel değerlerin yanı sıra insan haklarının evrenselliği ve bölünmezliği ile Birleşmiş Milletler (BM) Şartı ve uluslararası hukuk ilkelerine saygı, Birliğin uluslararası alanda eylemine rehberlik etmelidir. sahne. Bu eylem, gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir ekonomik, sosyal ve çevresel kalkınmasını teşvik etmeyi içerir.Küresel değer zincirleri ve özellikle kritik hammadde değer zincirleri, doğal veya insan yapımı tehlikelerin zararlı etkilerinden etkilenmektedir. Kritik değer zincirlerine yönelik risk ...

İŞ ARAMA VE İŞ BAŞVURU SÜRECİ GENÇ İŞSİZLİĞİNE GENEL BİR BAKIŞ VE İŞ ARAYIŞINDA UYGULANABİLİR METOTLAR

                                                  İŞ ARAMA VE İŞ BAŞVURU SÜRECİ        GENÇ İŞSİZLİĞİNE GENEL BİR BAKIŞ VE İŞ ARAYIŞINDA UYGULANABİLİR   METOTLAR                                                                                                ...

AVRUPA BİRLİĞİ MEDYA POLİTİKASI

AB, Avrupa Topluluğu’nu kuran Roma Antlaşma’sının 151. maddesinde “kültür ve görsel-işitsel politika” başlığı altında düzenlenen hükme dayanarak, Avrupa’da görsel-işitsel alanda işbirliğini teşvik etmek amacıyla politikalar üretmekte ve sektörel programlar yürütmektedir. AB görsel-işitsel politikasının temeli 1970’li yıllarda hazırlanan Yeşil Kitap (Green Paper) ve Beyaz Kitap’a (White Paper) dayanmaktadır. 1988 yılında Rodos’ta yapılan AT Devlet ya da Hükümet Başkanları Zirvesi (European Council Summit) ve daha sonra 26-28 Haziran 1989 tarihinde yapılan Madrid ve 8-9 Aralık 1989 tarihinde yapılan Strasbourg Zirvelerinde, AT görsel-işitsel politikası üzerinde çalışmalar yapılmıştır (Çiftci, 2007:33). 1984 yılında AB Komisyonu’nun yayınladığı, “Yayıncılık Ortak Pazarının Kurulması Hakkında Yeşil Belge”, AB’nin görsel-işitsel alanda ortak bir adım atılması yönündeki ilk hareketidir. Söz konusu Belge’de Komisyon, Topluluk’ta yayın hürriyetinin sağlanabilmesi için televizyon yayınları bak...